ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 12 / KÖRDÜĞÜM HAYALLER (MELİS)

16:13 orta boy popcorn 2 Comments

Yeni tasarım ile ilk yazımı yazıyorum. :) Çok aradım -tabi ki hepsine bakmak imkansız- ve içime en sinen bu oldu. Yardım ve düzenlemeler sonucu bu hale geldi, umarım hoşunuza gitmiştir. Yeni tasarım şerefine ilk röportaj da; blogda çook emeği geçen "Kördüğüm Hayaller" röportajı olacak. Her sorumu bıkmadan yanıtladı, zaman harcayıp uğraştı. Çok teşekkürler tekrar. Röportaj da çok ama çok eğlenceli olmuş, cevaplar uzun ama kesinlikle gözünüz korkmasın. Ben çok eğlenerek okudum. Etkinliğe katıldığı için de teşekkür ederim ayrıca. Ben zaten uzun süredir blogunu takip ediyorum ve bu işte gerçekten iyi bence. Bu kadar sık yazı yayınlamasına da hayranım! O zaman, bakalım sorularıma Melis'in cevapları neler olmuş?
1) Sorulara geçmeden, bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir, nasıl biridir bu blogger?
Melis Ünlü. 21 yaşında, Marmara Üniversitesi Ekonometri bölümü öğrencisiyim. Genelde sessizimdir ve karşımdaki kişiye alışana kadar soğuk ama bu evreyi zamanla atlattıktan sonra daha konuşkan ve sıcak olduğumu söylerler. Yüzyüzeyken konuşmaktan çok dinlemeyi severim ama yazışırken çenem açılır. Daha ne eklemem gerektiğini bilmiyorum ama ^^'

2) Klasik soruyla başlıyorum, nereden geldi bu blog açma fikri?
Uzun süredir takip ettiğim bir blog vardı ve yazmak her daim hoşuma giderdi. Ama öyle roman tarzı değil, nasıl desem, kendimi konuşarak değil ama yazarak daha iyi ifade ettiğime inanıyorum. Ve kitapları da seviyorum. Neden olmasın diyerek başladım ama kendimi sadece kitaplarla sınırlamadım. Film, dizi, anime vs. diye bir çok konuda yazıyorum. Sanırım bunların hepsi hakkında konuşabileceğim, kendimi ifade edebileceğim bir yerin varlığıydı beni heyecanlandıran. Ve işte burdayım ^.^

 3) Hiç açtığına pişman olduğun ya da artık uğraşmak istemediğin için veya başka bir sebeple bırakma noktasına geldiğin oldu mu?
Genelde katır gibi inadım olduğundan bırakmayı düşünmedim ya da açtığıma pişman olmadım. Ama bazı sebeplerle bir dönem soğuduğum oldu, yine de bırakmak istemedim/istemiyorum. Bloglarken mutluyum ben ya :)

4) Blogunu ilk açtığında, bu kadar okunacağını tahmin ediyor muydun?
Blogu ilk açtığımda benden başkası okumaz diye düşünüyordum. Çünkü çok uzun yazıyorum ya da çok konuşuyorum yazarken. Ki bu sebeple, özellikle de kendimi korkutacak kadar uzun yazdığım yazılarımı görünce, hala da bu şekilde düşünüyorum :D

5) Bir çizelgen-blog defterin falan var mı? Ne zaman ne yazacağına nasıl karar veriyorsun? Sende böyle bir –amaaaan kafama ne eserse- tarzı seziyorum. 
Ahahahha :D Kesinlikle doğru seziyorsun ;) Eğer birisiyle/birileriyle ortak bir bloglama yapmıyorsam genelde kitapları okuduktan hemen sonra yorumlamayı tercih ederim. Ama bazılarını depolayıp beklettiğim de olmadı değil. Diğer kategoriler içinse aynen, kafama ne zaman eserse ya da içimden ne zaman gelirse ;)

6) Herkese kitap bloggerları hakkında ne düşünüyorsun diye sordum, seninki biraz farklı olsun. Genel olarak blogger olmak nasıl bir şey sence? Bloglar hala eski popülerliğinde mi?
Yeni stilin kurbanı ben oldum desene T.T Açıkçası blogger olmak nasıl bir şey diye hiç durup düşünmedim. Genel olarak bana kattıklarını düşünürüm hep ama blogger olmak... şu anda düşünülünce kattıkları açısından bence muhteşem bir şey. Düşünsene seninle aynı hobideki insanlarla tanışıyor ve ne bahsettiğini anlayan o insanlarla keyifli sohbetler yapabiliyorsun! *.* Etrafımda kitap okuyan kişi ya da okuduğum tarzda kitap okuyan kişi olmadığı dönemde tam bir kurtarcıydı benim için. Bu nedenle blogger olmak muhteşem bir şey diyorum :)
Ve bloglar hala eski popülerliğinde mi sorusu için de yorumsuz kalacağım çünkü genel olarak yorumlayacak kadar anakütle bilgisine sahip hissetmiyorum *bölümününhavasınıatar* :D Ama kendi açımdan bakarsam, sanki bir dönem daha parlaktı gibi geliyor.

7) Çoğunlukla kitaplar hakkında yazıyorsun. Ama diğer yazılarında çok güzel. “Keşke daha çok yazabilsem.” Dediğin bir konu-yazı var mı?
Teşekkürler tatlım *.* Konu olarak değil ama kategori olarak var. Dizilerim yine iyi var ve filmler konusu da okey. Keşke anime, özellikle de manga konusunda bol bol yazı yazabilsem. Aslında istiyorum ama okuduklarımın/izlediklerimin birçoğu eski olduğundan yazamıyorum. Sıcağı sıcağına olmayınca ya da üzerinden çok zaman geçmiş olunca yazdığım şeyleri beğenmiyorum :( O nedenle umarım ileride o kategoriler için yazabileceğim güzel anime ve mangalar bulabilirim :)

8) Neden Kördüğüm Hayaller? Çok değişik bir isim, çok farklı. İlk gördüğümde bir garip gelmişti ama şimdi çok hoş olduğunu düşünüyorum. Yine de kolay akla gelir bir isim değil, kim buldu?
Ahaha :D Ad koyma konusunda tam bir beceriksiz olduğumdan, blogu ilk açtığımda gözümün önünde ilk hangi kitap varsa, o sıralar çok sevdiğimdi aynı zamanda, onun adını aldım ve yanına da kesinlikle olmasını istediğim Hayaller 'i ekledim. Oluşan kelime başta bana da garip geldi ama bir kere oluşturduktan sonra kopamadım da :) Şu anda bana da hoş ve bundan başkası olamazdı gibi geliyor. Yine de arada isim konusunda farklı ya da melankolik gibi şeyler de duymuyorum değil ^^'

9) Sence bir bloğun büyümesinde tasarımı ne kadar önemli? Yani iyi bir bloğun tasarımı-yazı tarzı falan nasıl olmalı sana göre? İçerikten değil biçimden bahsediyorum.
Tasarımın önemi kesinlikle var. İnsanlar gözlerini yormayan, karışık olmayan ve birçok şeye kolaylıkla ulaşabilecekleri bir tasarıma sahip blogları daha çok seviyor ve tercih ediyorlar bana göre. Ve yazı tarzı olarak da kolayca okunabilen yazı tarzlarını daha çok seviyorlar *birdenkendieskiyazıtarzınıhatırladı* Yine de içeriği iyi olmadıktan sonra bunların da pek bir önemi kalmıyor bir yerde ;)

10) Blog turlar hakkında ne düşünüyorsun? Senin tura katılman nasıl oldu? Uzun süredir sen de içindesin, uzaktan zorlu ama çok keyifli gözüküyor!
Benim tura katılmam, sanırım, blogun face'ine gelen hoş bir mesaj ve sonrasında tur yöneticimizle yaptığımız keyifli bir konuşma sonrasında olmuştu ^^ Blog turlar hakkında... eğer sevdiğiniz ve anlaştığınız insanlarla yapıyorsanız kesinlikle eğlenceli bir şey. Evet, zorlukları var, hazırlıkları bazen illet ettirici ya da bir sürü konuda bir sürü farklı şeylerle çok uğraştırıcı ama dediğim gibi, yapmaktan keyif aldığınız insanlarla birlikteyseniz bunların pek bir önemi kalmıyor günün sonunda :) O nedenle ben seviyorum turları. Bir de hani sadece tur yapan biri olarak değil, aynı zamanda bir takipçi olarak konuşursam, bana göre, her tur almak istenilen ya da merak edilinilen kitap hakkında da bilgi içerdiğinden oldukça yararlı ;)

11) Blog açmadan önce bloggerlar hakkında bir fikrin var mıydı? Varsa, açtıktan sonra değiştiler mi?
Takip ettiğim birkaç blog vardı ve içlerinden biri sayesinde açtım denilebilir belki :) Bu sayede onlar hakkında, genel olarak bloggerlar hakkında, birkaç fikrim vardı. Ve açtıktan sonra da, özellikle de zorluklarını yaşadıktan sonra, bazılarını daha bir tebrik ettim bazılarında da hayal kırıklığına uğradım ne yazık ki :(

12) Çevrende kimler bloğundan haberdar? Ailen, akrabaların, arkadaşların biliyor mu?
Ailem ve akrabalarımın çoğunluğu biliyor, hatta takip ediyorlar :) Arkadaşlarımın birçoğu da haberdar ama aslında onlar bundan bahsetmedikleri sürece ben de pek bahsetmiyorum. Bu nedenle haberdar olanların bir kısmını muhtemelen bilmiyorum ^^'

13) Bloglar hepimizin kaçış noktası bir yerde. Ama ileride ne olacağı belli değil. “Ne olursa olsun, elimden geldiğince bu bloğu hep aktif tutacağım.” Mı diyorsun?
İlerisinin belirsizliği zaman zaman korkutsa da evet, tam olarak böyle diyorum. Ve böyle olması için de elimden geleni yapıyorum. Umarım gelecekte de yapabilirim :)

14) Bir de Facebook sayfasını yeni açmış biri olarak. Ne önerirsin bana? Sen sayfanı istediğin kadar aktif tutabiliyor musun?
Sana benim yapamadığım ama kesinlikle tavsiye ettiğim bir şeyi önereceğim, günde bir kez bile olsa kesinlikle bir şeyler paylaş. Ne yazık ki ben istediğim kadar aktif tutamıyorum sayfamı :( Ama senin avantajın yeni açmış olman ve eski gönderilerini her gün birini olacak şekilde de yayınlasan, aslında güncel kalabilir. Yani tavsiyem sayfanı kesinlikle aktif tutmaya çalış tatlım ;) 

Biraz da kitaplarla ilgili sorulara geçelim. 

15) Kitap okumak senin hayatında nasıl bir yerde? Okumadığında en çok neyin eksikliğini hissediyorsun mesela? Ay bak bu iyi soru oldu.
Bana kötü davranıyorsun hep. Bu sorular ne kadar zorlayıcı böyle ya -_- Kitap okumak nefes almak gibi, gün içerisinde meşgul olsam bile en az bir sayfa kesin okurum. Okumadığımda eksik kalıyorum, hani tatlı krizin tutar da çikolata istersin ya, tamamen öyle bir ihtiyaç içine giriyorum. Hatta bunun yanında çok boş hissettiğim de oluyor :( Kitaplarsız olmuyor cidden ya...

16) Nasıl bu seviyede okumaya başladın? Örnek aldığın biri mi oldu ya da kim teşvik etti? Ve “İşte ben bu kitaptan sonra kitap kurdu oldum.” Dediğin bir kitap var mı?
Etrafımda çok kitap okuyan halam vardı ama yine de işten onun da pek fırsatı olmuyordu. O nedenle bu derece örnek aldığım biri var diyemem ama sağolsunlar, her daim okumam için kitap alan ailem ve akrabalarımız vardı. Yani küçüklükten beri okuyan biriyim ^^ Kitap kurdu olmak için kendimi hala yetersiz görüyorum ve olmak için de çabalıyorum. O nedenle öyle bir kitabım yok ama bu seviyede okumama yardımcı olan bir kitap hatta seri var. Ki neredeyse herkesin bu derece okumasına yardımcı olmuştur: Alacakaranlık Serisi. Geriye dönüp baktığımda aynı tadı vermiyor ama sonrasında çıkmasını sağladığı kitaplar açısından yeri ayrıdır bende :)

17) Sence kitap okumak isteyen ama alışkanlığı olmayanlar veya sıkılanlar ne yapmalı? Nasıl bir şeyle başlamalılar?
Bunun için öncelikle ne tür kitaplar sevdiklerine karar vermeliler ve o türe yönelip sevecekleri bir kitap okumalılar. Sonrası zaten su gibi akıp gidecektir ;) Kardeşim de bir dönemin okumam diyenlerindendi ama ablalık görevimi yapıp seveceği türü ve seveceği kitabı buldum. Şimdiyse benimle yarışır durumda beyefendi :D

18) Ülkemizde okur sayısının (ve her çeşit kitap okuma anlamında) artması için sence ne gibi şeyler yapılabilir? Başbakan olsan ne yapardın gibi bir soru oldu bu da. Bu sorular iyi oldu, herkese sorulması gereken sorular malum. Fazla düşünmeme gerek olmuyor.
Röportajlarda görmüştüm ve hak vermiştim okurken de o cevaba. Gerçekten de ülkemizde kitap okumak bir lüks. Bir kere kitaplar çok pahalı. Tamam, uygun fiyata da kitap var ama insan istediği ve sevdiği kitabı okuyamadıktan sonra bundan aldığı keyif nerede? Bunun zorla dayatılıp okutulan bir kitaptan pek farkı kalmaz. Ki eksi olarak bir süre sonra okur sayısının da azalmasını sağlar. Bu nedenle, bana göre, öncelikle kitap fiyatları düşürülmeli, sonra her çeşit *bazıistisnalarınharici* kitap basılmalı -ki herkese hitap edilebilsin, daha sonra da şu "bu kitap kesinlikle okunmalı" mantığı kırılarak "istediğiniz kitabı okuma saatinde okuyabilirsiniz" tarzında teşvik edici şeyler yapılmalı.

19) Hayalindeki kitaplık?
Okuma köşesi de olan, dört duvarı da yerden neredeyse tavana kadar boydan boya kitaplıklarla dolu bir oda *.*

 20) Başucu kitabın? Kitapların?
 Öyle başucu dediğim kitaplarım yok. Genel olarak iyi bir kitapta karakteri ya da kurguyu seversem kitaplığımda kolayca alabileceğim yerlere koyarım ^^

 21) En sevdiğin 3 yazar?
 Rick Riordan, J. K. Rowling, Nalini Singh.
Ay, yeter, çok zor bir soruydu bu ama T.T Aslında daha var ama kısıtlandığım için fantastik ve ilk aklıma gelenleri seçtim -_-

22) En sevdiğin türler? “Asla okumam.” Dediğin bir tür var mı?
Asla okumam diyemem çünkü o konuda fikir sahibi olmak ya da hakkında bir karar verebilmek için bir kez okumam gerekli. Ama okuduktan sonra bir daha okumaya sıcak bakmayacağım türler var. Dram'a gelemiyorum ya da çok fazla entrikaya. Mutsuz son kitap çok iyiyse belki, ama genel olarak cıks. Almayayım ben O.O Bir de klasikleri okuyamıyorum işte :(

En sevdiğim türler ise kesinlikle fantastik, paranormal, polisiye ve güçlü kadın karakterlerin bulunduğu mutlu sonlu kitaplar *.* Yanında komik ve okuması keyif verici bir aşk varsa tadından yenmez hele ;)

23) Klasik okuyorsan, içlerinde en sevdiklerin?
Nooop. Okumuyorum :)

24) Diyelim ki birinin kitaplarla ilgili hiç bilgisi yok. Ama okumak istiyor, sana geldi. Ona nasıl bir şey önerirsin başlangıç için?
Bunun için en başta hangi türü sevdiğini sorarım. Hiç bir fikri yoksa eğer nelerden hoşlandığına göre ona uyacak ve benim de o türde hoşlandığım kitapları tavsiye ederim.

25) Sen de benim gibi bazı kitapların her yaşta farklı algılanabileceğini düşünüyor musun? Özellikle klasikler belli yaşlarda tekrar okunmalı bence!
Kesinlikle katılıyorum buna! :D Klasikler kısmı hariç -_- Mesela birkaç sene önce okuduğum bir historical romance için o dönem daha sert düşünürken şu an okusam muhtemelen çok daha farklı şeyler düşünürüm. O nedenle bazı kitaplar aradan zaman geçtikten sonra tekrar okunmalı ;)

26) Senin tekrar tekrar, bıkmadan okuduğun kitaplar var mı? Varsa neler?
Anita Black Serisi vardı ama yazar çok bozdu. Yine de bazı kitaplarını döner döner okurum :) Sonra, Jeaniene Frost'un Gece Avcısı Serisi var. Bir de Yasmine Galenorn'un Ayın Kız Kardeşleri Serisi *.* Aslında saymaya başlayınca cidden var birkaç tane daha ama burada durayım en iyisi ben!

27) Harry Potter’da en sevdiğin 3 büyü? (Herkesin bildiğini varsayıyorum tabi.)
Expecto Patronum, Sectumsempra, Piertotum Locomotor

28) “En sevdiğin kitap?” gibi bir soru sormayacağım. Bu bizim gibi kitap bloggerları için çok zor malum. Ama en sevdiklerini sayar mısın?
Kesinlikle, hatta bu bile benim için çok zor :( Birçoğu aklıma gelmeyecek ama şu anda aklımda olanların birkaçını yazayım öyleyse :)
Zehir Ustası  by Maria V. Snyder, Yüz Bin Krallık  by N. K. Jemisin, Meleklerin Kanı  by Nalini Singh, Harry Potter Serisi  by J. K. Rowling, Cassie Palmer Serisi  by Karen Change, Percy Jakson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları  by Rick Riordan, Aylardan Aşk  by Meral Kır, Kan Kırmızısı Ayın Altında  by Mina Hepsen, Ejderin Aşkı  by G. A. Aiken, Fallen Too Far  by Abbi Glines... diye uzar gider ama şimdilik bu kadar olsun :)

29) Şu kitabı şu yazar yazsa keşke dediğin ya da nasıl olurdu dediğin kitaplar ve yazarlar var mı? Ateş Serisi’ni J.K.Rowling’in yazmış olması mesela.
Yo yo yooo... Hiç öyle işlere kalkışmasın kimse bence. Herkes kendi kitabında ve kendi dünyasında daha uyumlu bence ;)

30) Kendine en yakın hissettiğin karakterler?
Aslında yok. Kitabı okurken bazılarında kendime ait parça parça şeyler görsem de öyle çok çok yakın hissettiğim bir karakterle karşılaşmadım daha ne yazık ki :(

31) Peki ya en sevdiğin 3 karakter desem? Kadın-erkek ayrı sayabilirsin.
Erkek:  Rush Finlay, Bones, Neville Longbottom
Kadın:  Anita Black, Elena Deveraux *üçüncübulunamadı*

32) Okuduğun kitaplara göre mükemmel erkeği yarat desem, hangi karakterlerin hangi özelliklerini birleştirirdin? Bu soru hazırladıklarım için favorilerimden!

*ekranauzunsüreboşboşbakar*

Rush'ın aşık olma biçimini, Percy'nin şapşap sevimliliğini, Raphael'in otoriter ama korumacılığını, Bones'ın kafasını *düşünmebiçimivetecrübe*, İllium'un tatlılığını ve kanatlarını <3, Eric'in çekiciliğini, Dumanlı'nın ejderha ruhunu alırdım. Aslında hala eksik ama daha fazlası olursa muhteşem erkeği görmeden ölürüm heralde XD

33) Saçını başını yolmak istediğin, okurken sana cinnet geçirten karakterler?
Bu konuda konuşmak istemiyorum. Zira okurken yolduğum saçlarımın kalanını şimdi düşünürken yolup da saçsız kalmak istemem valla :)

34) Sonunu elinde olsa kesinlikle değiştirmek istediğin kitaplar var mı? Varsa, neler?
Çoğunlukla seri okuduğumdan hala bazılarının sonunu göremedim. O nedenle kesin bir şey diyemem. Ama ara kitaplarda istemedim değil. Yine de her şey olduğu gibi kalmalı. Sonuçta kötü kitap iyinin değerini ve okuma keyfini arttırır öyle değil mi? ;)

35) Bir kitabı sana okutan en büyük etmen nedir?
Aslında o değişen bir şey ama iki şeye dikkat etmeye çalışıyorum. Dozundan fazla dram ve kötü son olmasın. Bunun dışındakiler de konusuna ve türüne bağlı olarak değişiyor aslında.

36) Yarım bıraktığın kitap var mı?
Evet, hatta birkaç tane. Gerçekten bahsetmek bile istemiyorum onlardan :(

37) Elinde yetkin olsaydı, ülkemizde kitaplar için ne yapardın? Ne gibi değişiklikler yapardın? Yurtdışındaki gibi kitap-cafe’lerin çoğalması mesela.
İyi fikir ama o daha sonrasında yapılabilir sanırım. Öncesinde, daha önce de dediğim gibi, fiyatların düşürülmesi için bir şeyler yapardım. Sonra da şu sistemdeki zorunlu okumayı kaldırır yerine okuma saati diye ders eklerdim belki. Bir de hep aynı tarz değil, farklı tarzdan kitap çıkarılmasını ve ülkemizde de farklı türlerin yazılmasını desteklerdim heralde. Bunlardan sonra da dediğin gibi kitap-cafe'ler olabilir belki. Yeterli şeyler değil ama bir şeyler yapmak, bir yerlerden başlamak gerek ;)

38) Keşke içinde olsaydım dediğin kitaplar-dünyalar?
Genelde vampirli, kurtadamlı, canavarlı ve bol maceralı kitaplar okuduğumdan dolayı bu kısımdan pek emin değilim. Belki birkaç saatlik bir ziyaret olabilir ama fazlası kesinlikle sağlığa zarar ;)

39) Şu ara çıkmasını en merakla beklediğin kitap?
Meleklerin Kanı  kitabının devam kitabı. Yine Artemis'ten, Mart ayı olarak duyurulan Jeaniene Frost'un 7. kitabı Up from the Grave. Go Kitap!'tan, arkadaşımın önerdiği, Karanlıkta Buldum Seni. Ve okusam bile basılı görmek istediğim Too Far Serisi  :)

40) En sevdiğin yayınevleri? Hele ki tur yapanlara özellikle soruyorum bu soruyu.
Arkadya Yayınları ile tur yapmak eğlenceli. Keza aynı yayınevi bünyesindeki Go Kitap!'la da öyle :) Aynı zamanda şu ana kadar çıkan kitaplar ve kapaklar... *.* Postiga Yayınları'nı da seviyorum. Zaten Wattpad'de okuduğum ya da okumak istediğim kitaplar onlarda ^^ Pegasus Yayınları, hele hele çıkan kitaplar <3 Ah, bir de ucuz olsalar *.* Bunlar dışında birkaç yayınevi daha var ama bu yayınevleri kadar çok kitap okumuyorum/almıyorum onlardan. Ama kitaplığımın genelini bu yayınevleri oluşturuyor :) Aslında bir yayınevi daha var ama kitaplarımı çok geç çıkardığı için küsüm ona -_-

41) Kitap fuarları hakkında ne düşünüyorsun? Bunu herkese sordum ama sizlerin de düşüncelerini merak ediyorum. Hiçbirimiz kaçırmamaya çalışıyoruz sonuçta.
Kitap fuarlarını seviyorum. Hele de kendin gibi kitap aşıkları ya da buluşmaya bir türlü fırsatının olmadığı arkadaşların geliyor ya, bayılıyorum *.* Tamam, bazen fiyatlar net fiyatlarının çok üstünde ama o atmosfere, o ortama kesinlikle değer. Hele de yanında kitap konuşmaktan zevk aldığın insanlar varsa ^^

42) Şu ana kadar fuarda başına gelen en güzel olay neydi? Bir de en komik anını sorayım?
Sevdiğim ve okuduğum kitapların editörleriyle, o kitapları bize ulaştıranlarla tanışmak. Hala rüya gibi gelse de onlarla tanışmak gerçekten de çok hoştu :)

En komik anlar biraz özel kalıyor. O nedenle pas demek durumundayım :*

43) Kitap yazmak sana yakın bir fikir mi yoksa uzak bir fikir mi? Plan/proje var mı?
Önceden istemiştim ama zamanla okuyucu olmanın daha keyifli olduğuna karar verdim. O nedenle şu an için uzak bir fikir diyebilirim.

44) Şu “Blogtwins”lik nedir bize bir anlatır mısın?
Blog Twins olayı aslen Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi ve Tuğçe'nin Kitaplığı'na ait olan, onların bulduğu bir etkinlik. Yurtdışında belki bu isimle geçen etkinlikler olabilir ama Türkiye'de ilk defa yapan ve Dünya'da da bu tarzda yapan bu iki blogger sadece.
Bu etkinlik de şöyle:  İki blogger aynı kitabı okuyorlar önce -ki ikisi de birbirinden farklı tarzların insanlarıdır. Daha sonra da bu iki farklı tarzdaki bloggerlar okudukları kitap hakkında atışıyorlar. Aynı zamanda da kitabı yorumluyorlar hem artılarıyla hem de eksileriyle...
Daha fazla bilgi için: http://tarihiaskromani.blogspot.com.tr/p/blog-twins.html
Burada açıklamanın yanında bir de linkler var. Onlara tıklayarak örnekleriyle daha iyi anlaşılabilir aslında ^^

Kitaptan biraz uzaklaşıp, farklı konulara değinelim biraz da..

45) İzlemekten en keyif aldığın film türü nedir ve favori filmlerin?
Film konusunda da aslında çok çeşitliyimdir. Yine de önceliklerim var ;) Fantastik vazgeçilmezim ama yanında korku, bilimkurgu ve macera da isterim. Karışık sayarsam aklıma gelenleri... Avengers,  Iron Man Serisi,  X-Men,  Star Trek Serisi,  Star Wars Efsanesi,  Thor Serisi,  Avatar,  Jurassic Park Serisi,  Alien Serisi,  Prometheus,  Hızlı ve Öfkeli Serisi,  Cehennem Melekleri,  Harry Potter Serisi,  Yüzüklerin Efendisi  vb. diye liste uzar gider.

46) En beğendiğin yerli-yabancı oyuncular?
Robert Downey Jr., Benedict Cumberbatch, Martin Freeman, Neil Patrick Harris, William Peterson, Chris O'Donnell, Linda Hunt, Pauley Perrette, Meryl Streep, Sasha Alexander, Angie Harmon, Jorja Fox, Matthew Gray Gubler, Kirsten Vangsness, Robin Tunney, Tolga Çevik, Yeşim Ceren Bozoğlu...

47) Favori müzik türü ve şarkıcıların desem peki?
Favori bir türüm yok aslında. O anki ruh halime göre dinlemeyi seviyorum. O nedenle şarkıcı saymayacağım yoksa çok fazla olur ^^

48) Konu sen olunca, mangalara değinmemek olmaz tabi! Nereden geliyor bu manga sevgisi? Seveni çok ama hiç mi ilgimi çekmez benim ya! Yok yani! Ama diyelim ki merak ettim, bana başlamam için ne önerirsin?
Ovvv, yeah! *havalıbakışlar* Animelerden dolaylı olarak geliyor aslında. Bunun için de kuzenlerime teşekkür etmem gerek :) Ve anime daha görsel, o nedenle ilgi çekme konusunda daha başarılı ama manga öyle herkesin keşfettiği bir şey değil ne yazık ki :( Sana bir manga tavsiyesini şöyle verebilirim, izlediğin ve beğendiğin bir animenin daha sonrasında ne olduğunu merak mı ediyorsun? Öyleyse kesinlikle o animenin mangasını oku! ;)

49) Kitaptan uyarlanan filmler arasında en beğendiklerin ve sence en kötüleri?
Kitaptan uyarlanıp da Yüzüklerin Efendisi Efsanesi  dışında, belki Harry Potter Serisi  de olabilir, henüz benim tam anlamıyla beğendiğim bir film olmadı. Çünkü kitaplar o kadar dolu ki sığdıracağım diye katlediyorlar. Ya da Vampir Akademisi ve Kemikler Şehri  gibi geneli alıp tamamen farklı şeyler üretebiliyorlar.

50) En sevdiğin yemekler? Yemek demedim bak, seçmek çok zor çünkü.
Hayali bile bir farklı. Hele de böyle -ler ekini de getirince... *.* Süpersin! :*
Bir kere kesinlikle İçli Köfte. Daha sonrasında çiğ köfte, yaprak sarmaları, karnıbahar, bulgur pilavı, midye, kısır -sulusu da, bezelye, nohut, kabak dolması...
Yalnız benim yazarken canım fena çekti, umarım sizin de çeker de tek kalmam :D

51) Hangi takımlısın, takip ettiğin ve yaptığın bir spor dalı var mı?
Takım tutmuyorum. Maç izlemediğimden taraftar hakkını yiyorum gibi geldi. Ben de takım tutmaktan vazgeçtim :) Takip ettiğim ya da yaptığım bir spor dalı da yok.

52) Fırsatın olsaydı hangi ülke ve şehirde yaşamak isterdin?
Ahhh, soruya gel! <3 Amerika'da yaşamak isterdim. Ama tek şehir değil. Las Vegas, New York, Miami, Los Angeles ve Florida  arasında turlamak isterdim ;) Bunun dışında lütfen, bir de seçenekler arasına Londra 'yı da ekleyelim. Malum, İngiliz aksanı... *.*

53) Gitmeyi en çok istediğin 5 yer?
Sadece beş tanecik mi? :( Tamam T.T
Londra, Las Vegas *nedenini pek bilmediğim bir sempatim var*, New York, Los Angeles ve belki Norveç.

54) Uğurlu sayın var mı? Varsa kaç?
Yok. Bu tip şeylere pek dikkat eden biri değilimdir.

55) Burcun nedir? Özelliklerini sence taşıyor musun? Bir de, yükselenini sorayım hadi.
Yengeç burcuyum. Ve burcumun bir iki küçük istisna dışında kesinlikle beni anlattığına inanıyorum :) Yükselenimi de bilmiyordum ama sayende öğrendim; Aslan.

56) Bu soru sadece kızlara yönelik : En sevdiğin ve olmazsa olmaz dediğin 3 makyaj malzemesi? Marka söylemek serbest! Önerilerinizi hepimiz duyalım.
Göz kalemi, rimel ve ruj. Olmazsa olmazlarım ^^

57) Senin bloğuna girince, hemen bir Arrow çarpıyor gözümüze. İzlemedim –evet ben o ender kişilerdenim- ama güzel olduğu belli. Peki yabancı diziler diyelim o zaman. Hangilerini takip ediyorsun ve önerirsin?
Arrow 'u şu sıra pek izlemiyorum ama seyrek de olsa takip ederim hala ;) Sonra The Flash  var, kardeş dizisi. Agents of S.H.I.E.L.D, Sherlock  ve The Walking Dead  de var, aradan çıkmasını beklediğim. Bunlar dışında dizilerim daha çok kriminal dizilerden oluşur: Kanıt Peşinde (CSI: Las Vegas),  NCIS,  NCIS: Los Angeles,  Criminal Minds,  son sezonu hariç The Mentalist,  bir ara baktığım birkaç dizi de var. Ama genel olarak bunlar.
Bir kere hem yeni başladığı ve şimdi başlansa hemen yetişilebileceği için The Flash  diyorum. Onun dışındakiler de türü seviyorlarsa eğer kesinlikle CSI: Las Vegas. Bu türün babası ve en üst noktası bana göre *.* Bir de Agents of S.H.I.E.L.D  var önerdiğim :)

58) Okulla ilgili şunu merak ediyorum. Bölümün nedir? Ve memnun musun? Şimdiki aklın olsa, yine aynı bölümü mü seçerdin? Bu bölümü isteyenlere de bir fikir olsun buradan.
Ekonometri bölümü öğrencisiyim. Bölümümle ilgili memnuniyetim ara ara değişiyor ama şimdiki aklım olsa başka bir bölüm okurdum herhalde. Mümkünse daha az sayısal ve bu kadar zor olmayanından :) 

59) En sevdiğin çizgi filmler neler?
Uzun zaman oluyor aslında çizgi film izlemeyeli. Anime izlemeye başladığımdan beri çizgi film izlemiyorum. Ama eskiden izlediğim ve beğendiklerim arasında en çok Scooby Doo 'yu severdim. Hala bile benim için bir numaradır. Onun dışında Hayalet Avcıları, Spider-Man ya da klasik Looney Tunes çizgi filmleri vardı.

60) Yerli kitap da okuyorsun ki bence çok güzel bir şey. Çoğu bloggerda bunu göremiyoruz maalesef. En beğendiğin yerli yazarlar-kitaplar nelerdir?
Teşekkürler tatlım :) Aslında ben de önceden pek okuyamazdım ama gerek Wattpad akımıyla gerekse de yayınevlerinin yeni yazarlara fırsat vermesiyle benim de ilgimi çekebilecek ya da sevebileceğim kitaplar basıldı. Ki şanslıyım bu konuda ^^  En beğendiğim diye aralarından seçebileceğim kadar çok okumadım henüz. Ve şimdiye kadar okuduklarımı da sevdim açıkçası, ki onları seçerken de beğeneceğim kitaplar olması için dikkat etmiştim.
Okuduklarımdan saymam gerekirse de: Aylardan Aşk  by Meral Kır, Hissiz  by Lemariz Müjde Albayrak, Sahra  by Burcu Demet, Fatma Erdek.  Diğerleri içinse okuduktan sonra yorum yapabilirim :)

61) Yurtdışına hiç çıktın mı? Çıktıysan, en beğendiğin yer neresi oldu?
Hayır çıkmadım ve yarama tuz basar gibi bir de en beğendiğim yeri sormuşsun, inanamıyorum! T.T

62) Tanışma fırsatının olduğu 2 ünlü isim olsaydı bunlar kim olurdu? Yazar, sanatçı, oyuncu herkes dahil.
İki tanecik, iki. Bu kadarcık neye yetsin ama! -_- Çok acımasızsın, biliyorsun değil mi? Neyse, soruya dönersem... PAS! Beni yıkılan hayallerimle baş başa bırak T.T

63) Sohbet etmek istediğin 2 tarihi kişilik?
Nicola Tesla! Sadece onunla konuşma fırsatım olsun, başka kimseyle konuşmak bile istemem. Öyle muhteşem ve zeki biri ki... Birçoğu şeyi daha keşfedilmeden ya da icat edilmeden yapmış ama ne yazık ki yanlış dönemde yanlış kişilerle yaşamış. Yine de günümüzde değerinin anlaşılıyor olması bile yeter ;)

64) Okurken bir şeyler yiyip-içenlerden misin sen de?
Hiç bir zaman o yeteneğe sahip olamadım ne yazık ki :( Okurken su bile içemem. Eğer odaklandıysam yemek yemek için bile başından kalkmam kitabın, üstelik aç olsam bile! :D

65) En favori okuma yerin peki?
Yatağımda, kitaplığımın tam karşısında okumayı seviyorum genel olarak :)

66) En beğendiğin kitap kapakları?
Tanrı  by Jennifer L. Armentrout, Beni Seç  by Kiera Cass, Yıkılan Krallıklar  by Morgan Rhodes, Karanlığa Dokunmak  by Karen Change, Harlequin - Ölüm Cezası  by Laurell K. Hamilton, Satılık  by İlknur Birdal, İntikamın Sırrı  by Öykü Odabaş Kanneci, Belalı Korumam  by Corleonis Canan A. Düzgan, Telepati  by Leonardo Patrignani...

67) Bir kız olarak, en sevdiğin aksesuar desem? Takmadan çıkmam dediğin bir şey var mı?
Gözlük sayılır mı? :D Sanırım küpelerim diyebilirim, özellikle de ikiden fazla deldirdiğim için takmayı daha çok seviyorum.

68) Koleksiyon yapıyor musun? Ya da eskiden yaptığın bir koleksiyon var mı?
Eskiden poster toplamaya çalışırdım. O dönemden kalma elimde hala çooook fazla poster vardır. Arada açıp bakmayı seviyorum :) Şu anda koleksiyon için değil ama sevdiğimden ayraç topluyorum ^^

69) Yemek yapar mısın? Ne durumdasın?
Valla durumu şöyle ifade edeyim, eğer kocam yemek yapmayı bilmezse muhtemelen açlıktan ölürüz biz :D Yok yok, o kadar değil ama çok da ilgi alanıma girmediğinden pek bilmiyorum diyelim. Ama mecbur kalırsam yaparım -_-

70) Sanata ilgin ne durumda? Tablolar, müzeler falan?
Öyle pek yok ama rastladığımda da genelde bakıp incelemek için vakit ayırırım :)

Geçiyorum “O mu bu mu?” sorularına.

Çay mı kahve mi?
Ben bir çaykoliğim.
Fantastik mi distopya mı?
Tabi ki de fantastik!
Bak çok kazık bir soru geliyor. Benim için değil de, senin için öyle bence. Damon mu Daemon mu?
Come on! Zaten röportaj boyu bir insaf, bir kolay soru görmedim *üsteki iki soruyu saymıyorum* bir de üstüne bunu mu soruyorsun? Hah! Sakin Melis, sakin...
*birsüresonrasakinleşirveyazıpsildiktensonrasonyazdığındakararkılar*
Daemon.
Müzik dinleyerek okumak mı dinlemeden okumak mı?
Kitabına göre değişiyor ama genelde sessiz bir ortamı tercih ederim ^^
Ruj mu lipgloss mu?
Ruj.
Tatlı mı tuzlu mu?
İkisinde de biraz ;)
Soğuk mu sıcak mı?
Genelde sıcak.
Arkadya mı Epsilon mu?
Pas! *kızgınbakışlar*
Ciltli kitap mı ciltsiz kitap mı?
Ciltli *.*
Sevmek mi sevilmek mi?
Şu sıra sevilmek olsa iyi olur aslında :)
Uyumsuz mu Efsane mi?
Henüz ikisini de okumadım.
Sarah Jio mu Kristin Hannah mı? (Kazık soru buna denir!)
Hah ha! Hannah okumadım, o nedenle Sarah Jio *havalıparlakbakışlar*
Anita mı Kattniss mi?
Anita'M
Barrons mu Will mi?
Barrons *.*
Youtube mu Facebook mu? Ooo ben iyice aştım kendimi sanırım. 
*röp'ükabulettiğiiçinkafasınımasayavurur*  Facebook.
Kitapçıdan kitap almak mı internetten kitap almak mı?
Kitapçıdan kitap almak.
Müzikal mi tiyatro mu?
Müzikal :)
Lens mi gözlük mü?
Yeni yeni lens kullanmaya başladım. Onun hevesine lens ^^
Hayatta hep dik durmak,sert olmak mı yoksa her duyguyu sonuna kadar yaşamak mı?
Her duyguyu sonuna kadar yaşamak isterim sanırım ama ne yazık ki yapamadığım bir şey bu :(
Kıvanç Tatlıtuğ mu Çağatay Ulusoy mu?
Nooop. İkisini de istemem.
Turta mı macaron mu?
İlginç ama hiç macaron tatmadım. Ve turta sevmem, o nedenle macaron olsun :)
Burcu Demet mi Meral Kır mı? Sana özel soru.
Burcu Demet yazarımı da sevsem de, Meral ablamın yeri her zaman ayrıdır ben de <3

Şimdi de, bu aralar sorularına geldik.

Bu aralar, en çok ne dinliyorsun?
Make You Believe  by Lucy Hale
Youtube'da gezinirken rastladığım bir şarkı oldu ve nedense takıldım kaldım birkaç gündür.

Bu aralar, izlediğin bir film var mı? Varsa, kısaca yorumun?
Salı günü oturdum ve akşamdan sabaha kadar resmen film gecesi yaptım kendime :) En son izlediğim, Jurassic Park 3  idi. Ve Haziran'da serinin dördüncü filmi çıkmadan, gitmek isteyen herkese serinin ilk üç filmini izlemelerini tavsiye ederim. Gerçekten güzel ve keyifliydi de ;)

Bu aralar, ne okuyorsun? Yorumun?
Okul işleri, ders seçme, tembelliğim derken elime almaya tekrar fırsat bulamadığım Telepati 'yi okuyorum. Şimdilik güzel gidiyor ^^

Bu aralar, en çok ne seni sevindiriyor?
Kısa süre önce, fuardan beri görüşemediğim arkadaşlarımla buluşmuş olmak. Gerçekten özlemiştim onları *.*

Bu aralar, en çok kiminle konuşuyorsun?
Bizim kızlar ve Eren.

Bu aralar, “Oh be!” dediğin bir şey?
Zor bir dersimi verebilmişim! *.*

Bu aralar, seni ağlatan bir şey var mı? Çok özelse, paylaşmayabilirsin.
Var ama özel kalıyor tatlım :/

Bu aralar, olsa da yesem dediğin bir şey?
İçli Köfte ve Mantı *mmmm...*

Bu aralar, en çok almak istediğin şey? Kitap dışında!
Kitap dışında... Hmm... Kesinlikle yeni bir kitaplık almak :)

Bu aralar, nerede olmak isterdin?
Öyle olmak istediğim bir yer yok bu aralar. Tembellik mod:on  olduğundan ev iyidir.

Son olarak, senin bloğunu neden takip etmeli sence insanlar? Seni diğerlerinden ayıran yön nedir? Ve söylemek istediğin ekstra bir şey var mı?
Bu tip şeyleri ben bilemem hiç, o nedenle ne desem bilmiyorum. Yani benim diğerlerimden ayrılan bir yönüm var mı o konuda bile emin değilim ^^' Üzgünüm, bu sorunun yanıtı ben de değil ne yazık ki tatlım :)
Ekstra söylemek istediğim... Beni de röportaja kattığın ve bu güzel soruları hazırladığın için çok teşekkür ederim. Çoook keyif aldım gerçekten de, süpersin :*

*zorsorulariçinayrıcagörüşeceğizseninle,öhö...öhö*

 Sevgilerle,
-Melis (Kördüğüm Hayaller)

Çok teşekkür ederim gerçekten katıldığın için. Seni sıkmamışımdır umarım, keyif almışsındır. İyi ki bu etkinliği başlatmışım diyorum, yakından tanıyoruz sizi.

2 yorum:

İLK DEFA-CORA CARMACK / YORUM

18:30 orta boy popcorn 0 Comments


"Üniversitenin tek bakiresi olarak mezun olmak istemeyen Bliss hızlıca birini bulup bu işi çözmeye karar verir. Mümkün olduğunca çabuk... Tek gecelik bir ilişki... Bliss o kişiyi bulur ancak gerçekten gülünç bir bahaneyle onu yatakta bırakarak kaçar. Ertesi gün sınıfa giren yeni tiyatro öğretmeni ona çok tanıdık geliyordur. Bliss tam sekiz saat önce onu yatakta bırakmıştır... Yalnız... Çıplak..."

Bugünün yorumuyla merhaba tekrar. Bugün, okumanın üzerinden çok zaman geçen ama yorumunu girmediğim bir kitabı yazıyorum: "İlk Defa". Orjinal adıyla: "Losing It". Kitap, "Pena Yayınları"ndan çıktı. Birçok kitabı -özellikle seri olanları- blogdan önce okuduğum için yorumları yok. Bazıları da benim üşengeçliğim nedeniyle güme gidiyor genelde ama artık kendi kendime bir karar aldım. Okuduğum her kitaba yorum gireceğim. Önceki okuduklarım da dahil. Güzel yazı dizileri düşünüyorum hatta bu konuda. "Şşşt! Kimse duymasın!" :) Konuyu daha da dağıtmadan, kitabımızın yorumuna geçiyorum.

Kitap tam olarak da tanıtım yazısında yazıldığı gibi başlıyor. Bliss; saf, erkekler konusunda hafif çekingen, eğlenceli ve oyunculukta gerçekten yetenekli bir üniversite son sınıf öğrencisi. Okulda gayet sevilen, popüler bir kız diyebiliriz. Ve ani bir karar ile, üniversiteden bakire olarak mezun olmak istemediğine karar veriyor. Gittiği barda da gözüne; oldukça yakışıklı, kitaplardan-sanattan anlayan, ayrıca ilginç bir şekilde çekimine karşı koyamadığı birini kestiriyor. Bu isim de; Garrett oluyor. Kızımız alkolün de verdiği gazla, adamın evine gidiyor ve yatağa giriyor... Giriyor girmesine ama son anda yapacağı şeyin ciddiyetini "fark ediyor" ve anında panikliyor. Ne yapacağını şaşırmış bir halde, aklına gelen en komik ve ilk bahaneyi söyleyerek adamı yatakta çıplak bir halde tüyüyor! Bahanesi de ciddi anlamda okuduğumda kahkaha attığım bir şeydi, kim bir kedisi olduğunu söyleyerek böyle bir adamı bırakır ki? Üstelik, gerçekte kedisi dahi yokken! Daha ilk kısım, kitabın ne kadar komik şeyler barındırdığına dair bir ipucu olmuş. Bu yaşananları hazmetmekte zorlanan Bliss; ertesi gün okula gidiyor ve ders başlarken kafasını bir kaldırıyor kiiiiiii, karşısında Garrett! Yeni tiyatro hocaları Garrett çıkınca, Bliss şok oluyor haliyle. Eli ayağına dolaşıyor ister istemez. Garrett için de aynı şok söz konusu. Çünkü, kızın daha büyük olduğunu düşünüyordu ve böyle bir şeyi kim tahmin edebilir ki? O dersi bir şekilde atlatıyorlar ve ders sonunda Bliss; "hocasının" yanına giderek, "Bu nasıl olur? Dün gece olanları unutalım. Özür dilerim. Bundan sonra öğretmen-öğrenci ilişkimiz var." tarzı bir konuşma yapıyor ve bu şekilde anlaşıyorlar. Tabiiii sözdee anlaşma. :) Bundan sonra da kitap tam anlamıyla başlıyor ve her şey birbirine giriyor diyebilirim.

Öyle çok harika bir kurgusu, baştaki olayı da bildiğimiz için saymazsak şaşırtıcı bir olayı yok kitabın. Veya çok derin karakterler, çok fazla yüreğe dokunan kısımlar da yok. Ama gerçekten çok eğlenceli ve sizi hiç sıkmadan kendini okutan bir kitap. Hele de beklentiniz sadece iyi vakit geçirmek ise, bayılacağınızı söyleyebilirim. Ki benim böyleydi ve çok beğendim kitabı. Bliss, gerçekten okuduğum en talihsiz kızlardan biriydi. Sürekli istemediği bir olay geliyor başına. Yalnız yaşıyor ve güçlü bir karakter ama şanssızlıklardan da kurtulamıyor. Ayrıca Garrett'ın gelişi ile arkadaşlık ilişkileri de ciddi zora giriyor ve ben o bölümlerde kızın haline üzülmüştüm şahsen. Popülerlikten tek başınalığa doğru bir yol aldı. Garrett'ı ise pek anlatmama gerek yok. İngiliz erkeği demem, AKSAN demem -ki Bliss de aksanına olan ilgisini sık sık dile getiriyor- yeterli olur sanırım. :) Ama bunların haricinde; oldukça eğlenceli, ilgili, motor kullanan, ders esnasında profosyonelliğini koruyan ve daha da güzeli sevdiğinden vazgeçmeyen biri olduğunu söyleyebilirim. 

Kitapta sevmediğim hiçbir kısım yoktu. İki karakter de sevilesiydi zaten. Bliss'in arkadaşları, tiyatro oyunları, okul sahneleri, çiftimizin akşamları birlikte geçirdikleri vakit.. Tüm bunları keyifle okudum. Biraz garipsediğim ve gerçekçi bulmadığım bir nokta vardı ama. O da, Garrett'ın öğretmen-öğrenci yasağını bu kadar takmıyor oluşuydu. Kız daha korkuyordu ama çocuğun umru değildi resmen. Bu biraz gerçek dışıydı ama kitap olduğu için çok da üzerinde durmadım. Gabriel'in Cehennemi'ni andıran bir hikaye gibi dursa da çok farklı tarafları var.  Bir de, "Keşke karakterlerin geçmişi biraz daha derin işlenseydi ve birkaç ciddi olay olsaydı". dedim. Kitapta olaylar var ama hepsi ufak tefek şeyler denebilir. Bu tarz kitapları seviyorum ama içinde karakterler gerçekten zorlu yollardan geçiyorlarsa ve gerçekçi-kayda değer olaylar oluyorsa daha da çok seviyorum.

Sonuç olarak, çok eğlenceli ve harika zaman geçirebileceğiniz bir kitap var karşınızda. İngiliz erkeği ve aksanı da cabası. :) Herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ederim, vaat ettiklerini tamamiyle veren tatlı mı tatlı bir kitap. Bu kitaptan çok güzel bir "romantik komedi" çıkar hatta bana kalırsa. Yapımcılara sesleniyorum. :)  Siz okuduysanız, nasıl buldunuz kitabı? Sevmeyen var mıdır bu kitabı merak ediyorum. Bu tarz okumayanların bile çok keyifle okuduğu bir kitap olmuş çünkü. Kapağı da kendisi gibi çok şekerdi bu arada, hoş bir seçim olmuş. :) Keşke kitap daha uzun olsaymış dedim bitirdiğimde, biraz kısa geldi. Çiftimizi daha çok okumak isterdim. Bu arada, kitabın sonu çok hoşuma gitti. Çok güzel, hep okumak istediğim tarzda bir sondu.

Son olarak, sizlerle birkaç alıntı paylaşacağım. Önceki kitap yorumlarımda bunu yapmamıştım nedense ama bundan sonrakilerde yapacağım. Kesinlikle kitaba olan ilgiyi arttırıyor çünkü. Tabi çok fazla hoşuma giden söz, cümle vardı ama bunlar aklımda kalanlardan birkaçı:


Annem küçükken bir arkadaşımla aramız bozulduğunda bana bazı ilişkilerin öylece bitebileceğini söylemişti. Tıpkı bir yıldız gibi göz alıcı, parlak bir şekilde yanarlar ve sonra özel herhangi bir neden olmaksızın ömürlerini tamamlarlar. Sönerler. 


“Gel buraya,” dedi, oturmak için doğrulurken Hamlet’i göğsünden alıp kucağına yerleştirerek. Tedbirielden bırakmadan biraz uzağına oturdum.
Hamlet’i göstererek, “Bunu nasıl başardın?” diye sordum. 
“Neyi?”
“Onu öyle tutmana nasıl izin verdi?”
“O bir dişi mi?” diye sordu.
“Evet ve herkesten nefret ediyor. Özellikle de benden.” 
“Kendi kedin senden nefret mi ediyor?”
“Aramızdaki sorunları aşmaya çalışıyoruz diyelim.”
Kahkaha attı. “Belki de ona bir erkek adı verdiğin için sana gücenmiştir.”

“Davet mi bekliyorsun?” diye sordum, kapının dışında dikilen Garrick’i süzerek. “Bana bir vampir olduğunu söyleyeceğin bölüm mü geldi?”
Kıkırdadı. “Hayır. Yemin ederim soluk tenimin tek nedeni İngiliz olmam.”

“Bu yüzden beni öptün, değil mi? Siz Amerikalı kızlar, hepiniz aksana bayılıyor gibisiniz,” dedi.

"Eğer eline doğru olanı yapabileceği bir fırsat daha geçse yine aynı şeyleri yapardı diye düşünüyorum. Bu öykü yüz seferin doksan dokuzunda mutsuz sonuçlanacak olsa bile tek bir seferlik mutlu sonu yakalamak için yine değer.”

Çünkü bazen hayat biraz müziğe ihtiyaç duyar.

Yine fazlasıyla uzun bir yazı oldu. Umarım keyifle okursunuz. Ayrıca; çok yakında blogda çok "farklı" bir şeyler göreceksiniz. Çok güzel sürprizler, yazılar geliyor. Herkese İyi Pazarlar! Yeni hafta çok güzel ve su gibi geçsin. :) Görüşürüüüzz. :)


Puanım: 5/5

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

13:54 orta boy popcorn 0 Comments

Çok sevdiğim bir şarkı. Bu nasıl bir sestir! Şarkı, klip hepsi çok güzel. Bıkmadan usanmadan hala dilimde bu şarkı. Bilmeyen kalmamalı. Herkese keyifli dinlemeler! :)


0 yorum:

ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 11 / KİTAP OKUYAN SOLUCAN (SILA)

19:12 orta boy popcorn 0 Comments


Röportajlar tüm hızıyla devam ediyor. Aslında başta hedefim haftada 2-3 röportaj yayınlayıp, çok uzatmadan seriyi bitirmekti ama hep bir şeyler çıktı ve istediğim olmadı. Yine de arayı açmadan paylaşmaya çalışıyorum. Gerçekten iyi ki başlamışım bu işe diyorum, yorucu olsa da sonuçları çok güzel oluyor. Sırada çok sevilen isimlerin daha olduğunu söyleyeyim :)

Bugünkü röportaj, "Kitap Okuyan Solucan" blogundan Sıla'dan geliyor. Hem de video şeklinde! Videoların daha eğlenceli olduğu bir gerçek. Sıla'yı da izlerken çok eğlendim, bence videolarında çok doğal ve bu da izleyenlere yansıyor. Tekrar çok teşekkür ediyorum katıldığı için. Buyrunuz:




0 yorum:

THE IMİTATİON GAME / YORUM

16:35 orta boy popcorn 2 Comments

Normalde dün yazacağım yazıyı bugün yazıyorum. Blogun temasını-düzenini değiştirme gibi bir fikrim uzunca zamandır vardı ama hiç anlamadığımdan bulaşmıyordum. Ama artık adam gibi bir tema olması gerektiğini düşündüm, iki gündür hiçbir şey yapmadan template arıyorum. Haliyle yazıyı da giremedim. Bugünkü yazının konusu; senenin en ses getiren ve en iyi işlerinden biri olan, gerçek bir hikayeye dayanan ve Oscar Ödülleri'nde çokça adaylığı bulunan "The Imitation Game". Bizde vizyona giren adıyla "Enigma". Aslında filmin orjinal adı da bu olabilirmiş bence.

Filmi yaklaşık 1 hafta önce izledim ve tekrar "Böyle kaliteli film izlemenin keyfi başka."diyerek çıktım salondan. Film; daha önce de dediğim gibi, gerçek bir hikayeden alınmış. Alan Turing adındaki zeki -hatta dahi- bir matematikçinin 2.Dünya Savaşı'nın kaderini nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Savaş tüm şiddetiyle sürmektedir ve Almanlar gizli bir haberleşme ağı ile kimse öğrenmeden her gün çeşitli baskınlar düzenlemektedir. Her gün farklı kodlarla bunu duyurmalarına rağmen kimse bu kodları çözemiyor. Makine sayesinde bu kodlar kesinlikle çözülmesi imkansız bir halde. İşte biz buna "Enigma" diyoruz. Ülkenin her yerinden çok saygın bilim insanları, profesörler toplanıyor. Görevleri Enigma'yı çözmek. Alan da, bu durumu öğreniyor ve başvuruyor. Daha doğrusu, bir şekilde kendini kabul ettiriyor diyeyim. :) Yetki ona veriliyor ve o da kendi ekibini kuruyor. Zorlu bir bulmaca hazırlıyor ve ülkede dağıtıyor. Joan da bunu kısa sürede çözen ilk kadın olarak, ekibe dahil olmayı hak ediyor. Film aslında buradan sonra tam anlamıyla başlıyor diyebiliriz.




Sonrasında neler olduğunu anlatmayayım, heyecanı kaçmasın ama tempo bir an olsun düşmüyor Bunu söyleyebilirim. Olay aslında sadece kodları çözmek değil. Bunun sonuçları da olacak elbette. Kesinlikle sıkılmıyorsunuz bir kere. Heyecan hep var. "Şimdi ne olacak?" düşüncesiyle izliyorsunuz filmi. Yönetmeni gerçekten başarılı buldum, hızlı tempo ve akışı çok güzel yansıtmış. Morten Tyldum, yönetmen bu arada. Filmin müzikleri gayet iyi. Hafif karanlık görüntüler çok iyi yakalanmış. Ayrıca, savaşın o kasveti de şehre çok iyi yansımış. Ben böyle tarihi bilgiler de içeren filmleri severim, belgesel tadında olmayacam ama. Burada da 2.Dünya Savaşı hakkında bilmediğim şeyleri öğrenmek çok güzeldi. Tabi Turing'i de tam olarak bildiğim söylenemez. Günümüz bilgisayarlarının çıkış noktasını gördük filmde ve bu gerçekten ilginçti.

Oyuncuların hepsi iyi iş çıkarmışlar. Keira Knightley'i zaten çok severim, o zeki ama sosyal kadın tiplemesini çok güzel yansıtmış. Matthew Goode'u da baya beğendim ben. Benedict ise, tamam güzeldi. İyiydi, gayet başarılı bir iş çıkarmış ama bence abartılacak bir yanı da yoktu oyunculuğunun. Adam ne oynasa bir "Sherlockvari" hava seziyorum, bu seçtiği filmlerle de alakalı olabilir. Tamamiyle farklı bir rolde de görürüz umarım onu kısa zamanda. Film, yer yer sizi üzüyor. Savaş dönemi sonuçta. Boğazınıza bir yumru oturuyor. Yer yer gerçekten şaşırtıcı gelişmeler oluyor. Aynı zamanda, oldukça eğlenceli bir tarafı da var bence. Espriler, komik sahneler hiç az değil. Her duygudan biraz vardı yani filmde ve siz ne olduğunu anlamadan bitireviyor, o denli sürükleyici.



Sonu hakkında sadece biraz emin değilim. Açıkçası birkaç ufak şey daha olabilir miydi diyorum. Mesela; izleyenler anlayacaktır, Joan ile Alan arasında son bir konuşma olmasını isterdim. Sonu gerçekten üzücü ayrıca. Zaten "Alan Turing"i tanıyanlar biliyordur. Gerçekten hüzünlü, adamın aslında hiç hak etmediği bir sona gittiği bir final sahnesi var. Sonuç olarak; yılın en iyilerindendi kesinlikle. Her adaylık hakkıdır. Çok kaliteli ve öğretici de bir film. İzlemeyen herkese mutlaka öneririm. Böyle kaliteli filmler, insanın sinema aşkını arttırıyor. Benedict severlerin zaten filmi kaçırmadığını düşünüyorum. IMDB sayfasına ulaşmak isteyenler, tıklasın. Yorum bırakmayı unutmayın. Sonraki yazıda görüşürüz. :)

Puanım: 5/5

2 yorum: